Korunma ve hayatta kalma zorunluluğundan doğan tekstil, zaman içinde örtünme gerekliliğinden çıkıp güçlü bir sektör haline gelmiştir. Koyunların yününü eğiren ninelerimizin, annelerimizin ördüğü çoraplar, kazaklar tarlada toplanan pamuğun önce tezgahlarda sonraki yıllarda fabrikalarda top top kumaşlara dönüşmesi, renk renk desen desen türevlerinin oluşması daha ucuz maliyeti olan sentetik kumaşların üretilmesi, kaşesi, basması, keteni, şifonu, indigosu, trikosu, likrası, lamesi, doresi, polyesteri ve daha bin çeşidi üretilmiştir. Bu üretimin sonucu dünya ekonomisinde hatırı sayılır moda sektörünün temelleri atılmıştır.
Günlük hayatımıza bu kadar nüfuz eden tekstil sadece örtünmemize ya da renk renk, çeşit çeşit giyinmemize, tarz sahibi olmamıza ya da bir ucubeye dönüşmemize yaramaz elbette. Gözardı ettiğimiz belki üzerinde durup düşünmediğimiz bir çok yerde de kullanılır. Mesela dünya için küçük insanlık için büyük, aya ilk adımı atan astronot N. Armstrong modifiye edilmiş bir uzay elbisesi giyebildiği için ayda gezintiye çıkmıştır. Zira ayın sıcaklığı gündüz +120 gece ise -157 derecedir.
Atalarımız, hayatta kalma dürtüsüyle icat ettikleri kemik iğnenin dünya ekonomisinde hatırı sayılır bir paydaya sahip moda sektörüne dönüşeceğini muhtemelen hayal etmemişlerdi. Çarşılar, pazarlar, avmler ve daha birçok yerde binlerce model, renk, doku ve kalıpta vücudunuzu saracak giyisiler bulursunuz. Eskinin bezirganları şimdilerin tekstil tüccarlarına dönüşmüş zaman içinde.
Sektör önünüze binlerce seçenek sunabilir, seçim sizin. Aman ha, Modaya uyacağım diye komik durumlara düşmeyin! Klasiktir ama bence en güzeli budur: insan kendine yakışanı giymeli mottosu her zaman iş yapar.
Kendinize yakışanı giyiniz. Kendinize yakışanı giymeyi becerebilmek için önce kendinizi tanıyınız.
Unutmayınız "İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, bilgileriyle ağırlanır, ahlaklarıyla uğurlanır" demiş Hz. Mevlana.
Kıssadan hisse...