16 Ekim 2016 Pazar

DOLUNAYDA RAPSODİ

Serin bir Ekim gecesinde tahta gibi dümdüz denizin şehir ışıklarıyla örtülmüş koynuna dolunay tüm haşmetiyle uzanmış uyuyor. Kıyıda sessizliği kayalara vuran minik dalga sesleri bölüyor. Bu huzur insana ayrı bir keyif ve dinginlik veriyor.

Aslında dolunay insanlık tarihi boyunca birçok önemli olayların ya başlangıcı ya da sonu olan kaotik bir etki yaratan güçlü bir doğa olayıdır. Bilgilerimizi şöyle bir yokladığımızda muhtemelen bizim hayatımızda da dolunay döngülerine rastlayan tarihlerde hayatımızın akışını etkileyecek önemli olaylar olmuştur. 

Dolunay döngülerinde insanlar daha fevri daha atak daha agresif ya da daha melankolik, içine kapanık, depresif olabiliyor. Bir doğa olayının insan ruhuna yaptığı bu etki birçok toplumsal hareketin de başlangıcının fitilini ateşlemiştir.

Mesela yakın bir zamandan örnek verebilirim hemen size "kalkışma" olarak nitelendirilen ve toplum olarak bizi derinden etkileyen darbe girişimi  15 Temmuz tarihinde gerçekleşmiştir. O kaotik anlar ve yansımaları hala toplum olarak çok taze bir bilgi bizim için.

Bu girizgahtan sonra tabi ki böyle karamsar ya da metodik devam etmeyeceğim yazıma hayat zaten yeterince sıkıcı gelin biz diğer tarafından bakalım.

Üye olduğum bir sitenin eşrafından olan önceleri arkadaşım, sonra dostum, sırdaşım ve ailemizin bir parçası olan (sıkı durun nickini yazıyorum) Aydakikurtadam'la tanıştım. Nickini yazmak şöyle dursun okumak bile on beş dakikasını alıyor insanın.

Aradan bir süre geçip muhabbetimiz ilerlediğinde tabi ki sormadan edemedim neden Aydakikurtadam? nedir bu nickin sırrı bir anlat hele dedim. Açıklaması çok etkileyici ve sarsıcıydı benim için. Şöyle ki; "düşün dedi kurt adamsın ve ayda yaşıyorsun nereden bileceksin ne zaman dolunay ne zaman yeni ay öyle kafana göre takılıyorsun canın falan sıkılıyor yapacak bir şey yok kurt adam olmuşsun dolunaysız neye yararsın?". Kaldım, dondum hiç bu tarafından bakmamıştım olaya. 

Bir kez daha anladım ki olaylara ve durumlara nereden baktığımız o kadar önemli ki yaşamımızda. Bizi mutlu eden, güldüren, neşelendiren, taraflarından bakalım hayatımıza. Çünkü vakit dar zaman su, bol bol gülelim, eğlenelim, sevelim. En önemlisi anlayalım birbirimizi.

Hayatınızı "iyi ki var" duygusunu size yaşatanlarla dolsun , donansın. "Keşke" dedirtenler ile harcamayın güzel vaktinizi.


Aydakikurtadama...

5 Ekim 2016 Çarşamba

GUIDO'NUN ELİ

Müzik hayatımızın yadsınamayacak en güzel parçalarından biri.Hepimizin sevdiği şarkılar, dinlemekten keyif aldığımız senfoniler, konçertolar, film müzikleri vardır elbette. Hiç merak ettiniz mi bir düzen içinde çalınan müzik kendi içindeki ahengi nasıl korur? Nedir bunu sağlayan? Notalar tabi dediğinizi duyar gibiyim.Peki notalar nasıl bulundu bunu biliyor musunuz?

Kayıtlara göre 10. yy da İtalya  Toskana'da Arezzo katedralinde rahip olan Guido d'Arezzo 1030 yılında korodaki çocuklara ilahileri öğretmek ve seslerdeki bütünlüğü sağlamak için bir yol bulur. Her yeni sesin bir öncekinden daha yüksek başladığı Aziz Johanna ilahisini öğretir. Aziz Johanna ilahisinin ilk hecelerinden yola çıkarak notaları isimlendirir.

Çocukları çalıştırdığı bir gün daha kolay anlamaları için ilahinin sözlerini parmaklarına yazar. Parmak diplerine gelen hecelerden nota isimleri doğar.
do: (ut)Dominus (yaradan,mutlak)
re: Rerum (madde)
mi: Miraculum (mucize)
fa: Familias planetarium (gezegenler ailesi / güneş sistemi)
sol: Solis (güneş)
la: Lactea via (samanyolu)
si: Siderae (gökler)

Not: İlk nota olan Do önceleri Ut (ut gueant laxis) imiş. Ancak söylenmesi zor olduğu için ters çevrilerek Do olarak okunmuştur.

MARIANA ABRAMOVIC

Yugoslav asıllı performans sanatçısıdır. 1960' larda ortaya çıkan "body art" adlı sanat akımının en önemli temsilcilerindendir. Fiziksel ve zihinsel sınırları zorlayan konular üzerine araştırma yapar ve bu alanlar üzerine performanslar sergiler.

Bu giriş konuşması çeşitli arama motorlarına Mariana  Abromoviç yazdığınızda kolayca bulabileceğiniz bir yazıdır. Bir performans sanatçısı için yazılmış ortalama kuru bilgilerdir.
Marina Abramovic'in performanslarının temelinde "insanları özgürleştirmek" kavramı yatmaktadır. Abramovic bu özgürleştirmenin önce insanın kendi içinden, ruhundan başladığını sonra bedeninin bir enstrüman gibi bu özgürleşme hareketine eşlik ettiğini performanslarında izleyiciyle buluşturur

İçinize dokunur, zihninizi harekete geçirir, kim olduğunuzu sorgulatır, norm, kime göre ve neye göre dilemmasını avuçlarınızın içine bırakır. Bütünün bir parçasısınız ama bu bütünün içinde ne kadar işlevselsiniz. Anlaşılmak istiyorsunuz ama siz kendinizi anlamayı başarabildiniz mi?

Özgürlük önce ruhla başlar. İçinize dönün, sınırlarınızı ölçün ve zorlayın kendinizi. Yüzleşin, insanın en zor başardığı şeylerin başında kendisiyle yüzleşmesi gelir bence. Kendi içsel yolculuğunu tamamlamamış insan yarımdır. Tamamlanın.

Yazmaya devam etsem söyleyecek ve anlatacak çok şey var. Bence siz bu filmi izleyin. İçinize bir bakın. Ruhunuzun kabuğu bedeniniz ve ruhunuz birbirlerine iyi bakıyorlar mı? İyi yüzleşmeler diliyorum.


http://unutulmazfilmler.co/marina-abramovic-the-artist-is-present-sanatci-aramizda.html