Gecenin karanlığında denizi öyle dalgın izlerken "plop" diye bir balık atlıyor geceyi yırtıp. Bu cesur balığın su yüzüne böyle birden atlaması bir anda insanı ürkütmüyor değil hani. Ama bir yandan da enerji veriyor insana, hayal kurduruyor. En azından bana.
Kendime benzetiyorum bu çılgın balığı. "Off yeter ya" deyip bir kuyruk çırpış ile kendi dünyasının dışında neler oluyor diye bakıyor sanki sahile. Ne görmeyi umuyor acaba, neyi merak ediyor? Mesela karaya çıkıp halkın arasına karışıp çarşı pazar gezmeyi mi, gün batımında dünyanın nasıl göründüğünü mü, araba sürmenin nasıl bir zevk olduğunu mu, film izlemenin, müzik dinlemenin, bir oğlanla ya da kızla el ele tutuşmanın, öpüşmenin nasıl bir duygu olduğunu mu? Öyle zıplayıp sahile bakarken aklından geçen nedir, onu tetikleyen şey ne? Düşündüm de, ben bir balık olsam kesin şu sahile göz atan balık gibi olurdum. Böyle karşıdan bakınca kocaman uçsuz bucaksız, kapkara bir su birikintisi gibi görünen denizin altında akan hayat nasıl acaba? Bu cesur balık neden atladı ki suyun yüzüne, uykusu mu kaçtı, hayatını sıkıcı mı buldu renk mi katmak istedi? Düşünüyorum da tam şu saatte bu kapkara suya ben başımı sokup bakacak cesarete sahip miyim?
Denizin altında yüzen binlerce balık varken neden birkaç tanesi bakıyor yeryüzüne? Çünkü onlar istediklerini hayata geçiren cesur balıklar ve korkusuzlar.
Korkmayın, cesur olun, göze alın. Hayatınız size verilmiş bir armağandır keyfini çıkarın.